<
< <

<Çarşamba, Haziran 28, 2006/font>

<<

Çocuklar zamansızlığın içinde yüzen taneciklerdi. Heyecan, korku, ümit, merak gibi duyguları yoktu. Zamansızlık onların tek avuntusuydu sanki. Boşlukta yüzen şekiller, sonsuza doğru uzanan renkler, varlığı tümüyle saran ışık ve evrenin tek hâkimi sessizlikti. Ufuk belki de fark edici olarak gönderilmişti. Belli ki eksik olan bir şey vardı bu âlemde. O eksiklikte çocuk için donatılmış böylesine mükemmel bir evrende oyunun olmamasıydı.”Oyun kuralım.”dedi ihtiyar. Bu iş için atları kullanalım dedi.
—Atları mı?
—Evet atları.
—Ama nasıl olur, futbol oyununda atları nasıl kullanırız?
—Unutma kuracağımız oyun bu evrenin oyunu olacak. Uçan cisimleri ancak atlarla yakalayabiliriz. Tabi ona yakalamak denirse.
İhtiyar tam arkalarında duran devasa aynanın içinde sayısız rengârenk cisimlerin uçtuğunu ve bu cisimleri kimsenin yakalamayı denemediğini hatta yakalanamayacağını düşündüğünü söyledi. Zira bir cismi yakalamak anlık bir olaydı. Oysaki burası zamansızlık evreniydi. Önce o anı yakalamak gerekiyordu. Zamanın dışındaki bir evrende an da olmazdı.
Bu fikir Ufuk’u iyiden iyiye sarmıştı. Gerçektende doğru söylüyordu ihtiyar. Oyun da bir “an” kovalama işiydi. Duruma göre en uygun anı yakalama işiydi. Aklına oynadığı oyunlar geldi. Futbol oyununda topa dokunduğu anlar geldi. Çok keresinde hep kaleyi hedef alarak vurduğu toplar nedense kaleyi yalayarak geçer bir türlü içeri girmezdi. Ya o gol anları… Unutulmaz anlardı işte o anlar.
Kendine bir at seç dedi ihtiyar. Devasa aynadan içeri atla gireceklerdi. Ufuk kendini hep siyah bir atın üzerinde düşlerdi.
—Bu evrende siyah yok, dedi ihtiyar. Ufuk şaşkınlıktan dondu kaskatı kesildi birden.
—Sen benim düşüncelerimi de okuyorsun, dedi. İhtiyar gülümsedi.
—Daha bu evrende çok sürprizlerle karşılaşacaksın. Belki de bu gördüklerin uçan hayallerdir. Hayallerimiz bizi zamansızlık evrenine getirmedi mi? Düşüncelerimiz ise hep vardı zaten. Biz var olanlar arasında ilişkiler kurarak hayatımızı sürdürmedik mi? Varlığımızdan kurtulduğumuz anda zamansızlık başlar; bu da hayal ile olur. Burada hayaller okunmaz, görünür.
Ufuk kendisi için sarılı, pembeli, morlu, yeşilli bir at düşledi. Düşlediği atın üzerinde uçarcasına daldı aynanın içine. Atın üzerine ne zaman bindiğini hatırlamıyordu. İhtiyar arkasından bağırıyordu.
—Sakın durma. Oyunu bitirmek istersen aynanın dışına çık ve kendini atsız hayal et. Eğer durmayı hayal edersen donarsın.
İhtiyar ise Ufuk’u bu evrene getiren beyaz atına binmiş uçuşan cisimlere dokunmaya çalışıyordu. Bu manzarayı gören çocuklar da atlarına bindiler. Onlar da bu iki Dünyalının yaptıkları gibi rengârenk küreye benzer cisimlerin peşinde at koşturuyorlardı.
Tüm gayretlerine rağmen bir türlü cisimlere dokunmayı başaramadılar. İhtiyar bu oyundan en çok zevk alanlar arasındaydı. Çocuk olmanın gururu ve Dünya’dan bir çocuğu ağırlamanın mutluluğu yüzünden okunuyordu. Ufuk son bir gayretle bir cismin peşinden at koştururken aklına son maçta attığı gol geldi. O maçta da arkadaşının kendisine attığı pasın peşinden koşmuş, sonunda küçük bir dokunuşla gole çevirmişti. Gelen cisme hızla ayağını uzattı. Amacı cisme dokunmanın yanı sıra onu başka bir cisme çarptırmaktı. Ayağına çarpan cisim hızla başka bir cisme çarptı ve etrafta harika bir ışık yayarak uzaklaştı. Manzara görülmeye değerdi. Etrafa dağılan renklerden kimsecikler görünmüyordu. Renklerin yoğunluğunu yitirmesiyle birlikte hayret verici bir manzarayla karşılaştılar. Ufuk ve atı küreye benzer cismin içine girmişti. Küre onları yutmuştu sanki. Şimdi tüm çocuklar Ufuk’un yaptığını yapmaya çalışıyordu. Aslında ufuk yapmaması gereken bir iş yapmıştı. Bunu nasıl düşünememişti ihtiyar. O küreden kurtulamazsa Dünya’ya da dönemezdi.


yunus nadir eraslan
Sizce Ufuk kurtulabilecek mi?

..Devamı | <0yorum < <

<<
<0Yorum var:
    <
<< Eve Dön!
 
<<
<


.+. Yeni ne var? .+.


.+. YeDi RenK .+.


.+. e-masal .+.


.+. Kim, ne dedi? .+.


.+. Gez, Gör! .+.


.+. Kestane Fişekleri .+.

.+. Oyuna var mısınız? .+.



.+. Karagöz ve Hacivat .+.


TürkCaN.OrG

.+. Arşiv .+.