<
< <

<<

Bizim dünyamızdan çoook çoook uzakta bir dünya daha vardır. Ne yazık ki bu dünya monotonluk ve sıkıcılık dünyasıdır. Burada her gün aynı geçer. Çocuklar için evden-okula, okuldan-eve; büyükler içinse evden-işe, işten-evedir. Burada tek eğlence vardır ki o da rüyalar limanında başlar. Bu liman “sıkıcılıklar ve monotonluklar” dünyasındaki halk için bir kurtuluş yoludur. Herkes bir an önce uyuyup rüyalar limanına ulaşmak ister. Biliyorum, şimdi “Bu rüyalar limanı da neresi?” diyeceksiniz. Rüyalar limanı tam bir şölen yeridir. Oradaki en büyük gemiye- yani limanın tek gemisine- ulaştın mı, tamam! Pastalar, çörekler, alabildiğince dondurma ve sınırsız eğlence… İstersen çatlayana kadar ye, sabah uyandığında yine zıpkın gibi kalkarsın. O gemide herkese ayrı bir kamara düşer. Bu gemi insanların hayal denizinde yüzer. Fakat sonu kaçınılmaz bir kâbusla biten bir sorun vardır burada. Bunu söylemeye dilim varmıyor; fakat eğer bu ballandıra ballandıra anlattığım hayallere dalar da gemiden zamanında inmezsen seni ertesi güne kadar boğan ve çileden çıkaran kâbuslar başlar. Seni en büyük korkuların izler.
Şimdi bizim saf arkadaşımız Cem, bir gün rüyalarına kapılıp, kâbusların onu boğmasına izin vermiş. Tam da eğlencenin en zevkli yerinde…
- Aman sabahlar olmasın! Niye insanlar hep bu gemiden inmek zorundaki.
Tam da bu sırada ağzına atmak için acele ettiği böğürtlenli pastadan siyah kurtçuklar çıkmaz mı!
— Ay bu da ne böyle, diyerek pastayı elinden fırlattı. Hemen saatine baktı.
— Hayır olamaz! Daha tam bir saat var gemiden inmeye; saatler ileri mi alındı acaba? Diye düşündü. Keyfini bozmamak için ona her zaman meyve sunan sarışın kızın yanına gitti.
O da ne! Sarışın kız birden Fredyy’e dönüşmüş ve tam da karşısında kaşlarını çatmış ona bakıyordu.
Fredyy: - Son yapılan matematik sınavından da kırk beş almışsın. Bunu da benim ağzımdan duy istedim. Kulağından tutarak, "- Seni tembel yumurcak yedinci sınıfa geldin hala şu dersten şöyle okkalı bir not alamadın." dedi.
Bu mendeburun elinden kurtulmalıydı. Neredeyse kulağı kafasından
ayrılacaktı. Kurtulmayı başardı. Fredyy'den kaçarken o da arkasından koşuyordu. Yapacak bir şey yoktu. Gördüğü ilk palmiye ağacının tepesine tırmandı. Fredyy aşağıda testeresiyle onu bekliyordu. Yukarda olduğu için kendini bir an güvende hissetti. Fakat o da ne! Palmiye ağacının yaprakları birden yılanlara dönüştü. Hepsi ona dil çıkarıyordu. Yılanlar hep bir ağızdan:
—Merhaba küçük şaşkın, gemiden inmeye geç kaldın!diyerek ona kahkahayla birlikte dil çıkarıyorlardı.
—Şimdi ben ne yapacağım; anne, anneciğim…
Sonunda olanlar oldu; deniz yükseldi yükseldi, dağ kadar büyük dalgalar oluştu. Cem çaresiz azgın dalgaların altında kaldı. Tam boğuluyordu ki, annesi uyandırdı.Annesi şaşkınlıktan donakalmıştı.
— Oğlum seni çok merak ettik, sahi neden böyle sırılsıklamsın?

..Devamı | <2yorum < <

<<
<2Yorum var:
<< Eve Dön!
 
<<
<


.+. Yeni ne var? .+.


.+. YeDi RenK .+.


.+. e-masal .+.


.+. Kim, ne dedi? .+.